KONUYU OKU
26. MALIN PSİKOLOJİK ETKİSİ VE BUNA KARŞI OLARAK İNFAK SINAVI
İnfak: Allah Yolunda Verme Sınavı
İnfakın Kurumsallaşmış Şekli Olan Vakıflar Ve Önemi

İNFAKIN KURUMSALLAŞMIŞ ŞEKLİ OLAN VAKIFLAR VE ÖNEMİ

 

1) Kur’an’ da bir mü’min tanımlanırken iman, namaz ve infakla birlikte zikredilmiştir. “ Az sadaka çok belayı önler “ hadisinden dolayı infak manevi bir sigorta olarak değerlendirilmiştir.

 

2) Al- i İmran 92 / 61’ e göre “ Sevdiğinizden vermedikçe cennete ulaşamazsınız… ” ayrıca Enfal 41 / 181’ e göre “ … Ganimetin beşte biri Allah içindir… ”

 

Hükümlerinden dolayı;

      a) Peygamberimiz Fedek’ teki arazisini,

      b) Hz. Ömer Hayber’ deki hurmalığını,

      c) Hz. Talha Medine’ deki 600 hurma ağaçlı bahçeyi,

      d) Hz. Osman Medine’ deki Yahudilerden ücretle aldığı su kuyusunu,

      e) Hz. Ebubekir ve Hz. Hatice malının tamamını Allah için infak etmişler,

      f) Hz. Cabir de bu nedenle Muhacir ve Ensar’ dan malı olup da vermeyeni görmedim demiştir.

 

3) Duha 9 / 596- Sakın yetimi ezme 10) El açıp isteyeni de sakın azarlama.

 

Ayetine muhatap olmamak için müslümanlar yetimlerden başlayıp korunmaya muhtaç her şey için vakıflar kurmuşlardır.

Örneğin;

      a) Asrı- Saadette önce eğitim Mekke’ de Erkam’ ın evinde başlamış,

      b) Medine’ de ise eğitim merkezi olarak Suffa kurulmuş, Hz. Peygamberimiz Suffa’ da 400 civarında ilim adamı, idareci ve birçok kahramanlar yetiştirilmiştir. Bu suretçe onlarla ilgilendi, zaman zaman ziyaret etti, daima hallerini sordu, hastalarını ziyaret etti, gelen yardımları öncelikle onlara gönderdi, onlara ikram etti, onları hiç unutmadı. Suffa ehli de gecelerini ilim ve ibadetle, gündüzlerini de ihtiyaçlarını gidermek için çalıştılar.

 

Burada yetişenlerden;

      a) Muaz Yemen’ e,

      b) Abdullah b. Abbas Mekke’ ye,

      c) Abdullah b. Ömer Medine’ ye,

      d) Abdullah b. Amr b. As Mısır’ a,

      e) Ebul Musal Eşari Basra’ ya,

      f) Abdullah b. Mesud Küfe’ ye çeşitli görevler için tayin edilmişlerdir.

 

4) Abbasi’ ler de Me’mun zamanında 830’ da Beytül Hikme gibi tercüme haneler kurularak birçok eserler tercüme edilmiştir.

 

5) Selçuklu’ lar da,

      a) Melik Şah’ ın veziri Nizamül Mülk 1064’ de Bağdat ve Nişabur’ da 4 yıllık eğitim veren Nizamiye medresesini açmıştır,

      b) O günden bu güne kadar vakıflar sayesinde parasız eğitim verilmiştir.

      c) Daha sonra buradan zamanla Ebu Muzaffer, Gazali, Fahruddini Razi, Zemahşeri ve Ali Kuşcu gibi büyük düşünürler yetişmiştir.

 

6) Şam’ da;

      a) Melik Eşref zamanında öğrencilere 8 dinar,

      b) Dinleyicilere de 4 dinar yardım edilerek eğitim yaptırılmıştır.

 

7) Mısır’ da;

      a) Selahaddini Eyyubi döneminde medrese sayısı 25 iken,

      b) Kölemenler döneminde ise 70’ e ulaştı,

      c) Öğrencilerin her ihtiyacı ücretsiz olarak karşılanırdı,

      d) Meşhur Ezher Üniversitesi de bu çalışmanın bir ürünüdür.

 

8) Endülüs’ te;

      a) Bu bölgedeki çalışmaları ilk önce Hz. Osman planlamıştı ama 961-976 yılları arasında 2. hakem 27 okul açtı,

      b) Mısır, Suriye, Cezayir ve Tunus’ tan öğrenciler getirilerek okutuldu, tüm ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılandı,

      c) Sadece Kurtuba’ da yetişenlerin ismi 60 sayfa tutuyordu,

      d) Buradan yetişenlerin en meşhurları İbni Haldun ve İbni Tufeyl olarak bilinmektedir.

 

9) Orta Asya’ da;

      a) Timur’ un oğlu da ders vermiş olup,

      b) Uluğ Bey ise Semerkand, Buhara ve Taşkent’ te büyük hizmetler yapmıştır.

 

10) Osmanlı’ da;

      a) İstanbul’ u İstanbul yapan Fatih büyük binaları kamulaştırarak Kur’an’ a hizmet için tahsis etmiştir,

      b) Her hocaya 200 altın maaş vermiştir,

      c) Sınıfı ilerledikçe talebeye de maaş vererek İstanbul’ u eğitim merkezi haline getirmiştir,

      d) Bu eğitimi gerçekleştirmek için Ali Kuşçu, Molla Gürani, Molla Hüsrev, Akşemşeddin, Hızır Bey ve oğlu, Vefa, Sinan Paşa, Mirim Çelebi gibi ünlü düşünürleri İstanbul’ a taşımıştır.

 

11) Böylece vakıflar infaka dayalı sivil toplumun eğitim-öğretim ve bir şefkat kurumu olmuştur.

 

12) Vakıfların kaynağı Hz. İbrahim’ den beri hayırsever insanlardır. Bunlar ilk iş olarak    ya okul, ya yurt, ya cami vs. yaptırırlar, eksikleri giderirler, burs verirler, gönüller inşa ederler. Çocukların bilgide yarışması gibi gönüllülerde hayırda yarışırlar. Faydalı insanların yerinde eserleri kalırken diğerlerinin yerlerinde ise yeller esmektedir.

 

13) Vakıf;

      a) Bir varlığı sürekli olarak Allah adına insanlara tahsis etmedir,

      b) Bir görevin gelecekte de yürümesi için bırakılan para veya maldır.

      c) Verimli ve güvenli bir gelecek kurmadır.

      d) Tarihte bilinen ilk vakıf Hz. İbrahim’ in Halil ur Rahman vakfıdır.

      e) Ve günümüze kadar çeşitli şekillerde devam ederek hanlar, hamamlar, yollar, köprüler, aşevleri, hastaneler, konaklama yerleri, çeşmeler, kuyular, hayvan ve kuşların beslenmeleri için çayırlıklar, besi haneler, tarlalar, iş hanları, yetimhaneler, huzurevleri, yerli ve yabancı gezginci ve tüccarlar için kervansaraylar, akıl hastaneleri ve kuş bakım evleri kurmuşlardır.

 

14) İslam’ i vakıflar yetimleri okutarak toplumun dilencileri değil yol göstericileri ve efendileri haline getirmiş ve âlimlere de gerekli değeri vermiştir,

Böylece;

      a) Nice âlimler yetiştirdi,

      b) Mücahitleri donattı,

      c) Yolcuları ağırladı,

      d) Muhtaç öğrencileri okuttu,

      e) Hastaları tedavi ettirdi,

      f) Dul ve yetimlerin yüzünü güldürdü,

      g) İsteyenleri meslek sahibi yaptı,

      h) Kimseyi aç ve açıkta bırakmadı,

      ı) Halk ile âlimlerin kaynaşmasını sağlayarak özgür ve şanlı bir toplum oluştururlar.

 

15) Vakıflar;

      a) Vakıf unsurları çeşitli şekillerde görülebilir. Örneğin bina, eşya, para, kitap, arazi, insan vs. Çalışma yöntemleri ise ya milli eğitim vakfı, ya eğitim-öğretim, hizmet ve yardım vakfı yada fert olarak kendini Allah’ a adamış vakıf insan olarak görülmektedir.

      b) Her alanda ihtiyaç sahiplerinin dertleri ile ilgilenerek hem suç oranını, hem hapishaneleri, hem de gözyaşlarını azaltmışlardır. Ayrıca fakir ama zeki çocukların yüzlerini de güldürmüşlerdir.

      c) Vakıflarla ilme çalışanlar uzun zaman yarınlarından emin olarak ilme çalışmışlardır. Osmanlı’ nın toprak kaybı ve yakın tarihte vakıf mallarının zaman zaman satılması, infak bilincinin zayıflaması ile vakıflar zayıflamış ve bu nedenle de istenen âlim yetişmez olmuştur. Hâlbuki vakıflarla eğitim ve öğretim hem ucuz hem de toplum için karlı bir savunma yöntemi olmuştur.

      d) Ayrıca tüm çalışmaları ile İslam uygarlığının öncülüğünü yapmışlardır. Buna rağmen bu vakıflara karşı gelmek aslında düşmandan yana olmaktır.

 

16) Bugün de toplumların vakıflara o günden daha çok ihtiyacı vardır;

      a) Sahipsiz kalan kız ve erkek çocukları her an ya açlığa ya da fuhşa yem olabilirler,

      b) Özürlü çocuklar da sürekli dilenciliğe mahkûm olabilirler,

      c) Bu da şerefli yaratılmış insanların harcanması demektir,

      d) Vakıflar ve kendilerini İslam’ a vakfedenler öksüzleri cehalet ve sokaktan kurtarmak için evrensel bir babalık yaparken inşallah ahirette de Hz. Peygamberimize komşuluk şerefine kavuşurlar.

 

17) Ne acı ki asırlardır hayırseverler tarafından Kur’an-ı Kerim hizmetine vakfedilen bina ve araziler eğlence ve turizm merkezleri yapılmışlardır. Bunları kurtarıp tekrar Kur’an’ ın hizmetine sunulması için çalışmak her müslümanın bir görevidir.

 

18) Sonuç olarak vakıfların gerekliliği ve önemi tartışılmalı ve anlaşılmalıdır ve;

      a) Herkes ne oldum değil ne olacağım diye düşünmeli ve yardımlaşmada yerini almalı,

      b) İnsanların hem ekmek parasını, hem de büyük ilim adamlığını bir arada kazanmalarının çok zor olduğu unutulmamalı,

      c) Bu nedenle ilim adamı adaylarının her türlü ihtiyaçları karşılanmalı,

      d) Halkımıza ve insanlığa ışık tutacak, önderlik yapacak bu büyük âlimlerin yetiştirilmesi için çok önemli olan vakıfların sayısı, kalitesi ve gücü arttırılmalıdır. Çünkü vakıflar gözyaşının durdurulduğu, yetimlerin mürekkeple anlam kazandığı yerlerdir.

 

Sevinerek ifade edelim ki tüm dünyada hayırsever, fedakâr ve müslüman cemaatler tarafından camiler, yurtlar ve okullarla hizmetler yapılmaktadır. Bunlar güçlendikçe; başta okuyamayan fakir çocuklara sahip çıkılacak, onların sokağa, ahlaksızlığa, uyuşturucuya, zararlı ideolojilere ve şehvet bataklığına düşmeleri engellenecek, belki de âlimler yetişecektir.

 

Bu nedenle Allah rızasından başka hiçbir karşılık beklemeden bu hizmeti sürdüren fedakâr derneklere ve cemaatlere maddeten ve manen destek olmak bir iman görevidir.