KONUYU OKU
ARAŞTIRMALAR (GÜNCEL KONULAR)
22- İlahi Yardım Örnekleri

İLAHİ YARDIM ÖRNEKLERİ

 

Müminun 26- Nuh: Rabbim! dedi, beni yalana çıkarmalarına karşı bana yardım et! 27- Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır! 28- Sen, yanındakilerle beraber gemiye yerleştiğinde "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de. 29- Ve de ki: Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen, konuklatanların en hayırlısısın. 30- Şüphesiz bunda sizin için birtakım ibretler vardır. Çünkü biz, kullarımızı böyle denemişizdir.

 

Enbiya 68- Onlar: Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin, dediler.    69- Biz: Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol, dedik. 70- Ona düzen kurmak istediler fakat biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık. 71- Onu da, Lut'u da, âlemler için bereketli ve kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık.

 

Saffat 100- Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et! 101- Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. 102- Oğlu, yanında koşacak çağa gelince "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün? dedi. Çocuk da "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın, dedi. 103- Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı. 104- Biz de ona şöyle seslendik: Ey İbrahim! 105- Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. 106- Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı (dedik) 107- Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. 108- Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nam bıraktık. 109- Selam olsun İbrahim'e... 110- İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.

 

Enbiya 83- Eyyûb da "Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), sen merhametlilerin en merhametlisisin" diye Rabbine nida etti. 84- Biz de onun duasını kabul ettik de başına gelenleri kaldırdık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha verdik.

 

Sad 41- Kulumuz Eyyub'u da an. Bir zaman o, Rabbine şöyle nida etmişti: Meşakkat ve acı ile bana şeytan dokundu. 42- (Biz ona) "Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su" dedik. 43- Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki akıl sahipleri için bir ibret olsun. 44- (Bir de dedik ki): Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme. Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir.

 

Taha 77- Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık) de (asanı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç, (artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin. 78- Firavun ordularıyla hemen onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi 79- Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi. 80- Ey İsrail oğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tur dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik. 81- Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse muhakkak o mahvolur.

 

Şuara 60- Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki onların ardına düştüler. 61- İki topluluk birbirini görünce Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler. 62- Musa: Hayır, asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir. 63- Bunun üzerine Musa'ya "Vur asan ile denize" diye vahyettik, vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,   64- Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik. 65- Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,     66- Sonra da ötekileri suda boğduk. 67- Şüphesiz bunda bir ayet (ibret) vardır ama çokları iman etmiş değillerdir. 68- Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

 

Bakara 249- Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır). Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok" dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir. 250- Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! 251- Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir.

 

Sad 35- Süleyman: Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin, dedi. 36- Bunun üzerine biz rüzgârı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

 

Kalem 48- Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti. 49- Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı. 50- Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.

 

Saffat 140- Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı. 141- (Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu. 142- Derken (denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. (Kendi nefsini) kınıyordu. 143-144- Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. 145- Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık. 146- Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

 

Yunus 98- Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk.

 

Saffat 148- O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.

 

Yusuf 24- Kadın, gerçekten ona niyetlenmiş ve o da kadına niyetlenmişti. Eğer Yusuf, Rabbinin burhanını (İlâhî ihtarı) görmemiş olsaydı olacak olan olurdu. İşte biz, ondan fenalığı ve fuhşu gidermek için böyle yaparız. Çünkü o, bizim ihlâslı kullarımızdandır.

 

Yusuf 96- Fakat ne zaman ki gerçekten müjdeci geldi, gömleği Yakup’un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı. "Ben size demedim mi, ben Allah’tan sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.

 

Al-i İmran 36- Onu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken şöyle dedi: Rabbim, onu kız doğurdum, erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum. 37- Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriya’nın himayesine verdi. Zekeriya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: Bu, Allah katındandır, derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. 38- Orada Zekeriya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz sen, duayı hakkıyla işitensin, dedi. 39- Zekeriyya mabette namaz kılarken melekler ona "Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler" diye ünlediler. 40- Zekeriya: Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır, dedi. Allah: Öyledir fakat Allah dilediğini yapar, buyurdu.

 

FİL ORDUSUMA KARŞI KABEYE YARDIM

 

Fil 3- Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. 4- Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.

 

BEDİRDE

 

Al-i İmran 13- Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir ayet, bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.

 

Al-i İmran 123- Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir'de yardım etmişti. Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız. 124- O zaman sen müminlere "Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun. 125- Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder. 126- Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katındandır. 127- (Allah bu yardımı) inkâr edenlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler (diye yaptı).

 

Al-i İmran 160- Allah size yardım ederse sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa artık ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah'a güvenip dayansınlar.

 

Enfal 9- O vakit siz Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da "Ben işte ardarda bin melekle size yardım ediyorum" diye duanızı kabul buyurmuştu. 10- Bunu da Allah size sırf bir müjde olsun ve bununla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer ancak Allah katındandır. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet sahibidir. 11- O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu. 12- İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun.     13- Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse bilsin ki Allah'ın azabı çok çetindir.

 

Enfal 17- Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir. 18- Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurduğu tuzağı işte böyle boşa çıkarır.

 

Enfal 43- Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onları az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatanı da bilir.

 

UHUDDA

 

Al-i İmran 121- Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir. 122- O zaman içinizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar, yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.

 

HENDEKDE

 

Ahzab 9- Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu. 10- O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah'a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz. 11- İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı. 12- O vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaat yapmamış, diyorlardı.

 

Ahzab 25- Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyla defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür. 26- Hem de kitap ehlinden onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. 27- (Allah) onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah, her şeye kadirdir.

 

HİCRET ESNASINDA SEVR DAĞINDA

 

Tevbe 40- Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına "Üzülme, çünkü Allah bizimledir." diyordu. Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın kelimesidir ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.

 

HÜNEYNDE

 

Tevbe 25- İnkâr kabul etmez bir durumdur ki Allah size birçok yerde yardım etti. Özellikle Huneyn Günü ki o gün kendi çokluğunuz size güven vermişti de o gün size onun bir faydası olmamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak gerisin geri dönüp kaçmaya başlamıştınız. 26- Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı ve o kâfirlerin cezası işte budur. 27- Sonra bütün bu olup bitenlerin arkasından Allah, dilediğine tövbe nasip eder. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

TEBÜKTE

 

Tevbe 48- Şurası kesindir ki bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler. Nihayet hak yerini buldu ve Allah'ın emri onların zoruna gitmesine rağmen açığa çıktı.