KONUYU OKU
40. AİLE
Aile Kutsiyeti Ve Sorumlulukları

AİLE 

 

A) AİLE KUTSİYETİ VE SORUMLULUKLARI

 

1) Rum 21 / 405 - Kaynaşmanız için size kendi (cinsinizden) eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de onun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.

 

Allah;

a) İnsanların psikolojik, biyolojik, ekonomik ve sosyal ihtiyaçların giderilerek, Allah’ın rahmetiyle huzur bulması ve kaynaşması için aile kurumunu emretmesi,

b) Yine aileyi devam ettirmek için de eşler arasına sevgi ve merhamet oluşturması,

c) İnce düşünen insanların iman etmesini, hatta imanlarını arttırması için önemli bir faktördür.

d) Bu nedenle eşler karşılıklı olarak evde;

               a) Sevgi, saygı ve huzur ortamı oluşturmalarının bir görevleri olduğunu,

               b) Huzursuzluk çıkarmalarının ise görevleri olmadığını bilmelidirler.

 

2) Bakara 187 / 28 - ... (Günahlara karşı) onlar sizin için birer elbise (koruyucu), siz de onlar için birer elbisesiniz (koruyucusunuz)...

 

Her ortamda her türlü harama, günaha, cehenneme ve yaşlılıkta yalnızlığa karşı eşler birbirlerini korumakla görevlidirler.

Eşlerin şeytana uyarak birbirini aldatması bu elbisenin parçalanmasıdır. Çünkü aile hayatında huzur, fuhuşta ise bunalım ve sefalet vardır.

 

3) Tahrim 6 / 559 - Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…

 

Eşler istikrarlı bir şekilde barış içinde yaşayarak;

a) Dünyada birbirlerini cehalet, yokluk ve günahtan, ahiret içinde ateşten korumalı,

b) Bu ruhla çocuklarına da hem İslam’ ı öğretmeli hem de istikbal sahibi yapmaya çalışmalıdırlar.

c) Bu nedenle yemekte beraber olunduğu gibi Kur’an okumada, namazda ve duada birlik ve beraberliği sürdürmelidirler.

 

4) Bakara 223 / 36 - Kadınlarınız sizin için bir tarladır (neslin devamı ve eğitimi için elverişlidir)...

 

Kadının fıtratı;

a) Önce takva bir eş ilişkisine,

b) Sonra neslin devamına,

c) Ayrıca hayır veya şer adına ne verirsen fazlası ile karşılık verecek bir fıtrata sahiptir.

d) Bu nedenlerle eğitim-öğretim ve beceri gerektiren tüm işler için çok elverişli bir kültür tarlasıdır.

e) Kadınlar ne kadar imanlı, hayâlı, kültürlü ve asil olarak yetiştirilirse toplumun geleceği o kadar aydınlık ve ümit verici olur.

f) Yoksa aile kurumu zayıflatılır, sapık ilişkiler yayılırsa, AİDS ve diğer zührevi hastalıklarla kıvranırken, doğacak nesil doğmadan batan güneş gibi toplumu karanlığa itecektir.

 

5) Bakara 221 / 34 - Allah’ a ortak koşan kadınlar iman etmedikçe siz onlarla evlenmeyin, müşrik bir kadın hoşunuza gitse dâhi, mü’min bir cariye ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkekler de iman etmedikçe onları (kızlarınızla) evlendirmeyin. Bir müşrik erkek hoşunuza gitse de mü’min bir köle ondan daha hayırlıdır. Onlar cehenneme çağırır, Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır, Allah insanlara ayetlerini açıklıyor ki düşünüp öğüt alsınlar.

 

Mü’minler;

a) İmrenseler de Allah’ a şirk koşan insanları eş olarak seçmemelidirler,

b) Çünkü nesli dünyada küfre, ahirette de cehenneme çağırabilirler.

c) Bunların yerine fakir de olsa imanlı, görgülü ve gönül zengini insanları seçmelidirler.

 

Not: Gayrimüslime kız vermek manen tarlayı, takımı ve olacak mahsulü yani nesli yabancı çiftçiye teslim etmeye benzer.

 

6) Nur 32 / 353 - İçinizden eşi olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin, bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfünden onları zengin kılar, Allah lütfü bol olan ve her şeyi bilendir.

 

Evlenmeye gücü yetmeyen, günahlardan sakınan bekâr veya dul fakirleri evlendirmek;

a) Müslümanların üzerine bir borçtur.

b) Allah takva oldukça onlara geçinecek, hatta ekonomik bakımdan güçlenecek fırsatlar yaratır.

c) O fırsatları iyi değerlendirmek de yine o fakir insanların bir görevidir.

 

7) Nisa 34 / 83 - Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkimdirler, çünkü Allah birini (cihat, imamet, miras gibi işlerde) diğerlerinden üstün yaratmıştır, bir de erkekler mallarından (kadınlara sorumluluk gereği) harcamaktadırlar, iyi kadınlar (Allah’ a) itaatkârdırlar, Allah’ ın onları korumalarına karşılık kocaları (yanlarında) bulunmadığında da (namuslarını ve onların mallarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmalarından korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, uslanmazlarsa yataklarda onlardan ayrı durun, (bu da yetmezse hafifçe) dövün, eğer size itaat ederlerse artık onları incitmeye bir bahane aramayın, çünkü Allah çok yücedir çok büyüktür.

 

Allah müslüman erkekleri müslüman kadınlar üzerine;

a) Cihad, imamlık ve miras konusunda idareci kılmıştır. Bu nedenle cahil olamaz.

b) Ayrıca eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını gidermekle de sorumlu tutmuştur.

 

İyi kadınlar;

a) Allah’ a itaatkârdırlar,

b) Allah’ ın hiçbir emrine itiraz etmezler,

c) Kocasının namusunu ve malını korurlar.

Dikkat edilirse iyi kadınların haklı veya haksız kocasına itaat eden değil de Allah’ a itaat edenler olduğu belirtilmektedir. 

Bazen kadın cehaletinden veya psikolojik bir rahatsızlığından dolayı ev içinde olur-olmaz şeylere isyan ettiğinde veya ailenin şeref ve namusunu tehlikeye sokacak problem çıkarıyorsa;

a) Önce ona öğüt vermeli, çünkü bazı insan sözden, bazısı bakıştan ders alır.

b) Dinlemezse ayrı yatakta yatıp uyumalı,

c) Bu da yetmezse artık söz kar etmiyorsa yaralamayacak şekilde hafifçe dövmelidir,

d) Çünkü akıllı ve bilgili insan özellikle açıklamadan fakat aşırı arsız, cahil ve şehvet hastalığına tutulanlar ise kadın veya erkek olsun sözden çok tehdit ve dayaktan ders alırlar. Bu noktayı çok iyi bilmelidir. Yoksa önü alınamaz bir şekilde toplum düzeni bozulur.

e) Bunlara rağmen kadınları incitmek için de bir bahane aramamalıdır.

 

Not: İslam’ da;

a) Erkek veya kadına aşırı inkârcıdan ve cahilden yüz çevrilmesi emredilmekte,

b) Ayrıca dalkavuk, münafık, müşrik, korkak, cimri, meczup (cahil ve yarı deli) ve kibirli, gururlu bir erkeğe neslin bozulmaması için bırakın idareciliği kız verilmesi dahi hoş görülmemektedir. Ayrıca hafif dövülmesi gereken ya erkekse buna nasıl yaklaşılacak? Bu da gösteriyor ki dayaktan önce daha çok etki yapacak olan adalet, eğitim, öğretim ve psikolojik bir yaklaşımla iknaya çalışmanın gereğini zorunlu kılmaktadır.

c) Ailenin sağlam temellere dayanması için inanç, ekonomik ve kültürel benzerliğe yani denkliğe önem verildiği,

d) Bu nedenlerle ailede idareciliğin ve sorumluluğun şirke çağıran cahil bir erkeğe değil de imanlı ve kişilikli erkeğe verildiği unutulmamalıdır. 

e) Allah’ ın emirlerini, ceza veya mükâfatını mü’minler saygıyla kabullenir, vahiy olduğu için eleştirmezler, vahyi ileri geri eleştirenlerin ise İslam’ la ilgileri kesilmiş olur. Unutulmamalı ki Allah’ ın emrettiği hükümler uygulanmadıkça da toplum düzeni kontrolden çıkmakta ve belirsizliğe doğru gitmektedir.

 

8) Nisa 35 / 83 - Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderin, bunlar uzlaştırma isterlerse Allah onların arasını bulur, Allah her şeyi hakkı ile bilir ve her şeyden haberdardır.

 

Kadın ve erkek birbirlerinin kıymetini bilecek olgunluğa ulaşamamalarından veya ailenin dağılacağından korkulursa ailenin devamı için;

a) Erkeğin ailesinden bir hakem,

b) Kadın ailesinden de bir hakemle eşler uzlaştırılmaya çalışılmalıdır.

c) Sonuçta olumlu veya olumsuz kararlar ortak verilmelidir.

d) Boşanmak bir kurtuluş ve son değildir ama genellikle hüzünlü ve mahrumiyetli bir hayatın başlangıcıdır.

 

9) Bakara 233 / 36 - Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki yıl tam emzirirler, onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir...

 

Çocuğun maddi ve manevi doyuma ulaşması için;

a) Anneler çocuklarını iki yıl emzirmelidir,

b) Anne ve çocukların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi de baba tarafına aittir.

c) Günümüzde birçok annenin kızına “ Oku da evlenince erkeğine bağımlı ve muhtaç olma. “ sözü hem bu ayete ters düşmekte hem de annelerin empoze ettiği bu çarpık anlayış kızları gençliğinde yorulmaya, evlendiğinde de komplekse ve mutsuzluğa itmektedir.

d) Hâlbuki erkeğin evini geçindirmesi bir lütuf değil ilahi bir sorumluluktur. 

 

10) İsra 23 / 283 - Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti, onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa kendilerine öf bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.

 

Allah;

a) Kendisine kulluğu,

b) Ana-babaya da;

               a) İyiliği,

               b) Güzel söz söylemeyi,

               c) Gelin kaynana kavgasını değil onlara öf bile dememeyi emretmektedir. 

 

11) Teğabün 14 / 556 - Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır, onlardan sakının ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 15) Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır, büyük mükâfat ise Allah’ ın yanındadır.

 

Aile bireyleri;

a) Cihada, infaka, ilmi çalışmalara ve hicrete yardımda bulundukları müddetçe hizmet,

b) Karşı geldikçe de bilerek veya bilmeyerek bir fitne görevi yaparlar. 

 

12) Hud 45 / 225 - Nuh Rabbine dua edip şöyle dedi: Ya Rabbi elbette oğlum benim ailemdendir, senin vaadin haktır, onu yerine getirirsin. (Hâlbuki tufanda ailemi kurtaracağına dair bir vaadin vardı, oğlum ise tufanda boğuldu, şimdi oğlumun durumu nedir?), sen hâkimler hâkimisin. 46) Allah şöyle buyurdu: Ey Nuh! O, senin ailenden değildir, çünkü o salih olmayan bir amel sahibidir (kâfirdir), o halde bilmediğin bir şeyi benden isteme, seni cahillerden olmaktan men ederim.

 

Aile bireyleri;

a) Kan bağı bakımından bir aile kurumu olsalar da

b) İçlerinden biri inatla küfrediyor ve Allah’ a karşı savaşıyorsa onun ailesiyle bağı manen kopmuştur. 

 

13) Şura 45 / 487 - Ateşe arz olunurken onların zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler…

 

İslam’ı yaşamadığı gibi ailesine de öğretmeyenler ateşe arz olunurken;

a) Onların mahcubiyetinden ve üzüntülerinden ötürü başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıkları görülecek,

b) İnananlar da; işte asıl ziyana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır diyeceklerdir.

Not: Müslüman aileleri ve dini eğitim-öğretim yapan kurumları bekleyen tehlike;

Çocuk ailesini, hocasını kusursuz ve büyük görmek ister ama ebeveynler ve hocalar namazda, infakta, oruçta, haramlar konusunda titizlik göstermez hatta kaytarma yaptıkça çocuğun gözünden bir düşme başlar. Sonra çocuk “ Demek ki böyle de olabiliyormuş. “ demeye ve söz dinlememeye başlar.

İleri geri konuşmalar, gösteriş için yapılan işler çocuğun iç dünyasını yıkar ve çocuğu duyarsızlaştırır. Bu olay tuzsuz derinin kurtlanmasına benzer. Böyle aileler kendi kendini yıkmaya başlamış olur.

Örneğin aile;

a) Namazın önemini anlatır ama camiye gitmez,

b) Gıybeti kötüler ama kendi yapar,

c) Sigara içmeyin der kendi içer,

d) Küfretmeyin der öfkelenince kendisi eder vs.

 

Bu ve bunlara benzer olumsuzluklar hasta bir nesli oluşturur. Bu nedenle müslümanlar doğru olmalı ki doğru bir nesil beklesinler.

 

14) R. Salihin C 1 - S 390 - No 319 ( Müslim ) Ebu Hureyre (r.a)’ dan Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Kim anne-babasından birine yahut ikisine beraber yaşlılıklarında ulaşır da   (haklarını ödeyemediği için) cennete giremezse burnu yere sürünsün (zillete ve fakirliğe düşsün), sonra burnu yere sürünsün, sonra burnu yere sürünsün.

H. Ş. göre her mü’min şirk hariç;

a) Anne-babanın sevgisini ve duasını almaya çalışmalı,

b) Öfkelerinden ve beddualarından ise özenle kaçınmalıdır.