İŞCİ
BAYRAMI’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Beled 4-
Biz insanı gerçekten
bir sıkıntı içinde yarattık.
Her mümin çeşitli meşakkati veya sıkıntıyı,
hayatın bir parçası olarak görmeli ve ona alışmalıdır. Yoksa sıkıntıyı dert
yapan, onu büyüten bedbaht olabilir.
Zuhruf 32-
Rabbinin rahmetini onlar mı bölüyorlar?
Onların bu dünya hayatındaki geçim rızıklarını
aralarında biz böldük. Bir kısmını da
derecelerle diğerinin üstüne çıkardık ki bir
kısmı bir kısmını tutup çalıştırsın (işinde kullansın ve kaynaşsınlar).
Rabbinin rahmeti ise kâfirlerin (mal ve mülk olarak dünyada) toplayıp
durduklarından daha hayırlıdır.
Çalışmak kula, vermek ise Allah’a aittir. Çalışan
da, çalıştıran da hak ve hukuka dikkat ederse aralarında mutlaka sevgi ve saygı
oluşur. Nankörlerde de küstahlık oluşur.
Mutaffifin 1-
Eksik ölçüp, tartanların
vay haline! 2-
Onlar, insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler.
3- Fakat insanlara (verilmek üzere) ölçtükleri yahut
onlara tarttıkları zaman eksiltirler.
Her çalışan, her alan, her veren haram ve helal
sınırını aşmamalıdır. Kim bu sınırları aşarsa zulmetmiş olur.
Şuara 183-
Halkın eşyalarını
değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık
çıkarmayın.
Ne emeği, ne de üretileni çeşitli oyunlarla,
değerinden aşağı düşürülmemelidir. Kim düşürürse yine zulmetmiş olur.
Haşr 7-
Allah’ın, peygamberine (kâfir) memleketler ahalisinden verdiği ganimet Allah
için (Kâbe ve diğer mescitlerin tamiri için), Peygamber için, O’na yakın olan
akraba için, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. (Bir rivayete
göre de Allah’ın hissesi, Peygamberin hissesine dâhildir. Bu takdirde ganimet
altı hisse değil de beş hisse itibar edilerek adları geçenlere birer sehim
verilir.) Ta ki o mal,
sizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet
olmasın (bundan muhtaçlar da faydalansın). Peygamber size
(ganimetten) ne verdi ise onu alın (ve emirlerini tutun). Size neyi yasak etti
ise onu da almayın (yapma dediğini yapmayın). Allah’tan korkun çünkü Allah çok
şiddetli azap sahibidir.
Bir ağacın su ihtiyacı, yaprakların ucuna kadar
ulaştığı gibi Allah’ın nimetleri de mazlum ve miskinlere kadar ulaşmalıdır.
Necm 39-
Doğrusu insana
çalışmasından başka bir şey yoktur.
Her insana maddi ya da manevi emeğinin karşılığı
verilmelidir. Bunu engellemek, Allah’ın verdiği nimeti engellemeye kalkmaktır.
Bakara 286-
Allah hiç kimseye
gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez…
İnsanlara kapasitesinin üstünde sorumluluk verilmemelidir.
Gücünün üstünde de çalıştırılmamalıdır.
Kasas 77-
Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak)
ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da
nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara)
iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları
sevmez.
Her mümin, dünya ve ahiret dengesini kurmakla sorumludur.
İnşirah 5-
Demek ki zorlukla
beraber bir kolaylık vardır. 6-
Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. 7-
O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul.
8- Ancak Rabbine yönel.
Her çalışan, ileri görüşlülük kazanarak bilmeli ki her zorluğun
arkasında bir kolaylık ve rahatlık vardır. Bu nedenle sızlanmadan çalışmalıdır.
İbrahim 7-
Ve hatırlayın ki Rabbiniz size şöyle bildirmişti:
Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette
size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz
azabım çok şiddetlidir.
Her mümin, verilene şükretmeli ve nankörlük
yapmamalıdır. Eğer yaparsa Allah’ın mahrumiyetinin çok şiddetli olacağını
unutmamalıdır.
İŞÇİ
BAYRAMINDA DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN NOKTALAR
İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde
taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne
Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.
1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları
Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma
takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar.
Chicago(Şikago)'da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil'de
(Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde
Luizvil'deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra
hep birlikte Ulusal Park'a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin
birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı
yıkılmış oldu' şeklinde yorumlanmıştı.
Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin
tekrarlanması engellendi. 1889`da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir
işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve
dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890
yılında yapılabildi.
Osmanlı Devleti döneminde
İşçi örgütlenmesinin en gelişmiş olduğu yer
Selanik'ti ve 1911 yılında burada tütün, liman ve pamuk işçileri, 1 Mayıs
gösterisi düzenleyerek bu günü kutladılar.
Türkiye'de İşçi
Bayramı
2008 Nisan'ında, 1 Mayıs'ın "Emek ve Dayanışma
Günü" olarak kutlanması kabul edildi.
2009 Nisan'ında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
verilen önergeden sonra 1981'den sonra tekrar resmi bayram olarak kabul edildi
ve Taksim'e çıkılmasına izin verildi.
Hikmet sahipleri
diyorlar ki:
1- İnsan
işini sevmeli, işinde istikrarlı olmalı, olur olmaza işinden yakınmamalıdır.
2-
Hayatında dürüstlüğe, işinde de kaliteye dikkat etmelidir.
3- İşin
başında haksızlığa uğruyorum diye değil de hak edebiliyor muyum? diye Allah’a
vereceği hesabı düşünerek çalışmalıdır.
4- Basit
işlere ve kusurlara kızanlar, büyük işleri başaramazlar.
5- İnsanın
bayramı kusur işlemediği gün olduğu gibi çalışma hayatında da kusur yapılmıyor,
kazanılıyor ve şükrediliyorsa bayram var demektir.
6-
Gelirini, giderini ayarlayan muhtaç olmaz. Olsa da feveran etmez.
7- Aç gözlü
insan her an elindekini de kaybedebilir.
8- Sen
işine iyi bakarsan işin de sana iyi bakar.
9-
Kanaatkâr insan pek acıkmaz ama haris (açgözlü) insan da her istediğini alıp
yese de pek doymaz.
10- Zühd ve
takva ağaç olsa idi, kökü kanaat, meyvesi de rahatlık olurdu.
11- Damlaya
damlaya kuyu dolsa da bakmaya-bakmaya kurur çöl olur.
12- Birin
kıymetini bilen binleri bulabilir yoksa hiç olur.
13-
Kanaatkârlık izzet ve itibara, hırs ve tamah da zillete götürür.
14-
İflasların temelinde genellikle kanaatsizlik vardır çünkü kanaatkâr insan iflas
etmez.
15- Bugünün
işini yarına bırakmamalı çünkü yarının da kendine göre işi vardır.
16- Kendi
işinin efendisi olmayanlar başkasının hizmetçisi olabilirler.
17- Eğer
bir işi kendin yapabiliyorsan başkasına yaptırmamalısın.
18- Bir
işte ölçü ve düzen varsa sonunda mutlaka başarı da vardır.
19- Bir
insandan iş ve ekmek bekliyorsanız onu örselememelisiniz.
20- Hayırlı
zengine, fabrika ve makinelere düşman olmamalı çünkü kovanı taşlarsanız balı
dışarı akar.
21-
Kusursuz iş beklemek bazen hiç beklememiş gibi olur.
22- Hayat,
sıradan kalabalıklardan farklı ve kendisine hazırlıklı olana gülümser.
23- Ne
ilim, ne de meslek edinmeyenlerin, iş bulamıyorum demesi ne kadar çelişkili ve
acıklıdır.
24- Bir
makine, elli insanın yapamayacağını yapabilir. Ama bir maharetli insanın
yaptığını elli makine yapamaz.
25- Bir işi
bitirmek istiyorsanız siz gitmelisiniz, istemiyorsanız başkasını
göndermelisiniz.
26-
Tembellik ve ihmallik iki yakayı bir araya getirmez.
27-
Tembellik daima utanç ve sıkıntı getirirken, çalışma da ekmek ve şerefi artırır.
28- İnsanın
konuşmasına değil de daima işine bakmalıdır.
29-
Çalışmak hem stresten, hem kötülükten, hem de insanı başkasına el açmaktan
kurtarır.
30- Herkes
kendi üzerine düşen işi görürse toplum motor gibi düzgün ilerler.
31- İşi çok
olanlar, başıboşluğa ve yakınmaya zaman bulamazlar.
32- Küçük
işlere takılanlar büyük işlere başlayamazlar.
33- İşinin
tutsağı olanlar başkasına tutsak olmazlar.
34- Adama
iş değil de işe göre adam aranmalı, tıpkı bal üretimi için sineğin değil de
arının aranması gibi.
35- İş de
dürüstlük, malzemede de kalite şarttır.
36- Vakit
ve imkân yok ise büyük işlere girilmemelidir.
37-
Kıymetli taşın yerde kalmadığı gibi maharetli insanlar da boşta kalmazlar.
38- Ferdi
gayret evi, toplumsal gayret vatanı ayakta tutar.
39- Bir
insanın yenilgisi ona çaresizlik değil kamçı olmalıdır. Çünkü zafere hep çiçekli
yollardan gidilmez.
40- Bir
işte neşe ve eğlence ruhu var ise başarı da vardır ama yalnız eğlence olursa iş
de, aş da olmaz.
41- Aşırı
zarar edenler gibi aşırı kar getirenler de Romalılar gibi her an batabilirler.
42- Bir
toplumda; işveren, para, işçi, hammadde, bilgi ve pazar olmazsa üretim mümkün
değildir. Öyleyse bunlara önem vermelidir.
43- Var mı hünerin,
Olur, her yerde yerin,
Yok mu hünerin?
Yoktur hiçbir yerde yerin. Acıda olsa bu gerçeği
bilmelidir.
İşçi bayramı bağırmak, yakıp yıkmak ile olmaz.
Böyle olursa düşmanın yapacağını yapmış olur. Bayram olabilmesi için az emekle
daha çok üretim nasıl yapılabilir? Milli gelir nasıl arttırılabilir? İleri
milletler seviyesine nasıl çıkılabilir? diye eğitici filmler, konferanslar ve
etkinlikler yapmak ve mutluluk dağıtmakla kutlanır. Çünkü aklı kullanmak,
hünerlilik azizliğe, hünersizlik rezilliğe götürmektedir.
Çalışmayanlar durgun suya benzemekte, kirlenmekte
ve bozulmaktadır. Hâlbuki insan başarıları ile değer kazanır.
İnsanı erken ihtiyarlatan faktörlerden biri de
tembellik ve işsizliktir. Hatta tembellik insanı esirden farksız yapar ve
yalnızlığa iter. Tembellik kul hakkına karşı bazen haksızlık, bazen de hırsızlık
gibidir.
Mutlu ve sağlıklı olmanın yolu çok zenginlik ve
çok tüketimde değil, akıllı, mantıklı ve sade yaşamakla mümkündür. Çünkü çok
yemek hastalıklara davetiye çıkartmaktadır. Eğer mutluluk yalnız bollukta olsa
idi bol çayırlara kavuşan büyük baş hayvanlarda olurdu.
Her kötülük yalnız fakirlikten gelse idi o zaman
genellikle fakirlerin ahlaksız, hırsız ve hayâsız olması gerekirdi. Hâlbuki
imanlı, fakir ve dürüst insanlar çoğunluktadır.
Yukarıdaki verilere bakarak kendimizi iyi
sorgulamalıyız. Biz tutumlu bir İslam ahlakını mı yoksa savurgan bir kapitalist
hayatımı yaşıyoruz?
Tarihe bakarsak
1- Mısır
piramitlerinde otuz bin işçinin insanlık dışı şartlarda çalıştırıldığını,
2- Cahiliye
döneminde kölelerin pazarlarda satıldığını,
3- Avrupa
ve Amerika’da sömürgecilik döneminde Afrika’dan binlerce zenci getirerek köle
olarak çalıştırıldığını,
4-
Amerikanın genellikle Kızılderilileri imha ettiğini,
5- Batıda
serf, Hindistan’da paryaların yine köle olarak çalıştırıldığını görürüz.
Bu hallere düşmemek için çok çalışmalıyız.
Sonuç olarak
Bunları düşünerek toplumda alt tabakadan ortaya,
orta tabakadan üst tabakaya, yalnız ekonomik yönden değil kültürel bakımlardan
da yükselmenin yollarını aramalıdır. Çünkü 1965 yıllarından sonra Avrupa’ya işçi
olarak giden ailelerin çocuklarından birçoğu işveren olabilmiştir. Bunları
kutlamalı ve örnek almalıdır.